Anadolu halk kültüründe Hıdırellez ismiyle her yıl 5 – 6 Mayıs tarihlerinde bir kutlama yapılmaktadır.Çok eski zamanlardan ve farklı kültürlerden insanların baharın gelişi olarak kutladıkları bu olay gerçekte Hz. Üseyin’in iki torunu olan Battal ve Gazi’nin, kendilerine verdikleri isimlerle Hıdır ve İlyas’ın göle düşerek boğulmalarıyla sonuçlanan acı bir olayın yüzyıllar içinde içinin boşaltılarak farklı bir uygulamaya dönüşmesinden ibarettir.
HIDIR ve İLYAS’ın YASI MATEMİ (10 – 11 MAYIS)
Gerçekler, sadece Gerçeklerden öğrenilir! Bu Gerçekler de Hak Sırrına Eren,İnsanı Kamil vasfıyla yaşadığı dönemde toplumu irşat ederek karanlığa ışık tutan, iki cihanda da sesi,sözü bitmeyen Ehlibeyt Evliyalarıdır.
Yüzyıllardan beri hakikatleri her koşulda canı pahasına Ortaya Koyan Ehlibeyt ile hakikatlerin üstünü örtmek isteyen egemenler arasında amansız bir mücadele verilmektedir.20’inci ve 21’inci yüzyılda Ehlibeyt adına bu mücadelenin sancağını çeken keramet sahibi Pir Zöhre Ana’dır.
Pir Zöhre Ana’nın, 1982 yılında Hakk’ın sırrına erdiği ilk dergâhı yüzyıllar önce Hıdır ve İlyas’ın gayba girdikleri vadideki gölün bulunduğu yerdir.Yani Asırlar sonra Pir Zöhre Ana,suyu kurumuş olan bu göl üzerinde dergâhını kurmuş ve tüm Dünya’ya ışığını buradan yaymaya başlamıştır.Burada yaşamaya başladıkları sırada,bazı belirtiler verilmiş ama kimse evin altında Hıdır ve İlyas’ın türbelerinin olduğunu bilememiştir.Zöhre Ana’nın Hakka ermesi ile dergâhtaki evliyalar kendilerini bildirmiş,asırlar önce yaşanmış olan bu olay açığa çıkmıştır.
Pir Zöhre Ana’nın anlatımları ışığında Battal ve Gazi’nin gölde boğulma olayı şu şekilde cereyan etmiştir:
Bu iki gerçek; ailelerinin peşinden,Kerkük Kerbelâ’dan çıkıp,Anadolu’ya, şimdiki Ankara yöresine gelmiştir.
Bu olay esnasında Gazi sekiz Battal ise beş yaşındadır.Göl kenarına geldiklerinde su yüzünde kendi cemallerini görünce birbirlerine Hıdır ve İlyas isimlerini vermişlerdir.Göl kenarında göle taş atıp oynadıkları sırada ikisi de suya düşmüş ama kendilerini kurtaramamışlardır.İki turna kuşu onları kurtarmak için,omuz başlarından tutup çekmeye çalışmış,tüm tenleri kan içinde kalıncaya dek çabalamalarına karşın,bu gerçekleri sudan çıkaramamışlardır.
Gazi,turna kuşuna yalvararak,“Git Yemen’den bize yardımcı getir,dedem Hz.Üseyin’e bildir” der ve bu sözünü mani ile şöyle dile getirir:
Bir çift turna gördüm durur göklerde
Seversen Mevlâyı inme göllere
Bizi bekleyen var Yemen elinde
Şah Üseyin’e selam götür turnalar
Bu sözün üzerine turna kuşu hemen Yemen’e gitti.Çocukların ebesi olan Hüsniye Ana’nın önünde kanlı kanadını çırparak Battal ve Gazi’nin yardım beklediğini bildirdi.Hüsniye Ana dedeleri Hz.Üseyin’e dönerek ağladı.
Hz. Üseyin, bir çadırdan uçurtma gererek, turna kuşunu önüne kılavuz alıp yola çıktı.Ve ilk indiği yer şimdiki adıyla Ankara’da bulunan Üseyin Gazi Tepesi oldu.Bu tepeye indiğinde bir kol buldu, bu kol şehit düşen büyük Battal Gazi’nin sağ kolu idi.Kolu alıp bağrına basarak ağlayan Hz. Üseyin kolu gömmeyle uğraşırken, gölün üstündeki turnadan bir ses verildi.Hz.Üseyin bir çıra yakarak göl kenarına indi ve torunlarının ayak izlerini buldu. Bunun üzerine İmam Üseyin iki diz üstüne geldi ve ağlayarak haykırdı. Kızlarına isim vererek,“Tezveren Sultan’ım yetiş, tezelden yavrunun muradını ver”, ikinci kızına, “Karyağdı Sultan’ım yavrularınızın başına karlar yağmış” diye ağıtlar yaktı.Bu evliyalar türbelerinin ismini babalarının çağırdığı isimden aldığı için,Karyağdı Sultan ve Tezveren Sultan olarak bilindi. Bu karın sebebi ise Ehlibeytin gönül yasının hiçbir zaman bitmediğini göstermekti.
Asırlar önce Hıdır ve İlyas’ın yaşadığı bu acı olaydan dolayı her yıl Mayıs ayının 10 ve 11’inde iki gün matem orucu tutulmaktadır.
Hak Muhammed Ya Ali, Kainat Şehidi İmam Üseyin; Ehlibeyt dostlarının tutacakları matemleri kabul etsin.