Hak Muhammed Ali Ehlibeyt ve 12 İmam yolu olan Alevilik, 1500 yıldır var olan ve tarihi boyunca kendisine yönelen tüm saldırılara karşın varlığını sürdürmeyi başaran bir inanç ve ibadet yoludur.
Hak sevgisinin, saygısının, insanlığın, inancın ve ibadetin bitip tükenmeye yüz tuttuğu her karanlık dönemde İnsanlığa rehber olup yol gösterecek Evliyalar gönderilmiştir. İnsanların etnik ve mezhepsel olarak bölünmeye çalışıldığı bu karanlık dönemde de Alevi’siyle, Sünni’siyle, Kürdiyle Türküyle bütün toplumu çatısı altında toplamayı başaran ve bu insanları Mustafa Kemal Atatürk’ün sancağı altında Hak Muhammed Ali yolunda inancıyla, ibadetiyle yoğuran Pir Zöhre Ana tüm bu özellikleriyle 20’inci ve 21’inci yüzyıla damgasını vurmuştur.
Pir Zöhre Ana; Hacı Bektaş Veli’nin aşağıdaki nefesinde söylediği gibi toplumu ayrıştıran, bölen, farklılaştıran değil tam aksine Ehlibeyt ocağının son sahibi olarak toplumu kaynaştıran, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi birlik ve beraberlik altında sevgi, saygı, doğruluk, dürüstlük, barış, kardeşlik, çalışkanlık, eline diline beline sahip olma gibi yüce değerler etrafında toplamıştır.
Sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda
Bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda
Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda
Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda.
Pir Zöhre Ana,24 Aralık 2011 Cumartesi günü Esenyurt Erenler Eğitim ve Kültür Vakfında (Erenler Cem evi), Hak Muhammed Yolunun tüm güzelliklerini toplumla paylaşmak, gerçek inanç ve ibadetlerini öğretmek amacı ile Ehlibeyt sohbeti düzenledi. Katılımın yoğun olduğu bu sohbete Pir Zöhre Ana’yı ilk defa görmek için gelenlerin dışında, İstanbul’dan binlerce seveni akın akın gelerek cem evini ve konferans salonunu doldurdu.
Pir Zöhre Ana Ehlibeyt sohbetinde genel olarak aşağıdaki konulardan bahsetti.
Öncelikle cem evine gelen toplumdan merak ettikleri ve öğrenmek istedikleri konular varsa sormalarını istedi. Vatandaşlardan gelen soruları cevapladı.
1982 yılından bu yana can gözü açık olan Ermiş Zöhre Ana yıllar içerisinde çeşitli çıkar gruplarının kendisi hakkında söyledikleri mesnetsiz iftiralara cevap verdi.
Bazı Alevi yapılanmalarının Aleviliği gerçek yolundan uzaklaştırıp toplumu inanç ve ibadetten soyutlayarak; inançlarımızı egemen Sünni inancına göre yeniden tasarlamayı amaçladıklarını , Aleviliği siyasallaştırmaya çalıştıklarını, Hz.Ali ’siz ve Hz. Muhammed ’siz bir yol meydana getirme gayreti taşıdıklarını ve son dönemlerde özellikle Alevilik konusunun bölücü çevrelerle yan yana getirme hedeflerinin var olduğunu söyledi.
Bunların dışında Aleviliğin bugün daha farklı sorunları da ortada durmaktadır. Yüzlerce Alevi Derneği, vakfı, cemevi olmasına karşın halen bu örgütler arasında bir birlik sağlanmış değildir. Ocakzadelik, Dedelik kurumları bugün görevlerini yapamamaktadırlar. İlim irfan sahibi, inanç sahibi, topluma örnek olması gereken dedelerimiz; özellikle Alevilerin kentleşmesiyle beraber son 20 yılda Alevi toplumunu edep erkân noktasında yetiştirememişlerdir. Buradaki sorumluluk dedelerde olduğu kadar Sosyal ve toplumsal değerlerin, yaşam biçimlerinin hızla değişmesinin de etkisi yadsınamaz bir gerçektir.
Fakat dedeler bu sorunları aşmak için gayret göstermeleri gerekirken bütün bu sorunları bırakıp sürmeye çalıştıkları yolu aydınlatmak için Haktan gelen, keramet sahibi bir Ermiş olan Zöhre Ana’nın Ocak zade olup olmadığını değerlendirmektedirler. Bilmeleri gereken şu ki Evliyalar ocağın sahipleridirler , ocakzadeler ise Evliyaların gayba girmesinden (dünyasını değişmek) sonra onun soyundan gelen kişilerdir. Pir Zöhre Ana bu yüzyılda Hakkın yeryüzüne gönderdiği bir evliyadır ve Ehlibeyt ocağının dumanını tüttüren O’dur. Ermiş Zöhre Ana’nın dediği gibi: “Türbe başı beklemekle, namazla, abdestle, oruçla, şekilcilikle ve zahirdeki okumayla, kendi kendine şiir yazmakla, rüya gibi hayal âleminde yaşamakla, dedelik-babalık, şeyhlik – şıhlık yapmakla, tarikatlarda derviş olmaya çalışmakla, hiçbir inançla ve ibadetle kişi evliyalık mertebesine ulaşamaz. Evliyalarda şekilcilik aranmaz. Evliyanın ışığı, kerametleri ve gösterdiği mucizeleri Allah tarafından bildirilir ve gösterilir. Onların ışığını hiç bir zaman kimse söndüremez, sadece göç eden bedenleridir.” Aynı şekilde Hünkâr Hacı Bektaş Veli de:“Biz ölmeyiz, sûret değiştiririz” demektedir.
***
Alevilerin bugüne kadar gelen toplumsal ve inançsal yaşamlarında kadın erkek eşitliği dünyadaki bütün çağdaş toplumlara örnek olacak niteliktedir. Tüm dinsel ritüellerde (tören) kadın erkek birliktedir. Hacı Bektaş Veli’nin aşağıdaki şu nefesleri toplumumuza yol gösterici niteliktedir.
“Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde”
Yüzyıllardır Muhammed Ali ve İnsanlık yoluna can cömertliği yaparak hizmet eden, topluma rehber olan Evliyalarımızın bu hak nefesleri ne yazık ki bugün bazı Alevi kurumları tarafından göz ardı edilerek Alevi inançları ve kültürü erozyona ve asimilasyona uğratılmaktadır .
Cem törenlerinde kadınların başlarını organize bir şekilde kapatan, kadın ve erkekleri ayrı ayrı saflarda oturtan bu Alevi kurumu/kurumları kime hizmet etmektedirler?.. Bu hakkı siz kimden alıyorsunuz? Ocakzade olmanız size bu hakkı veriyor mu?
Açıkça söylemek gerekirse bunlar, Alevi toplumunun içine yuvalanmış ve Alevi toplumunu Sünnileştirmek için özel görevli Truva Atlarından başka bir şey değillerdir. Yüzyıllardır Cem evinde kadın erkek ayrımı olmamıştır. Cem evinde cinsiyet yoktur “can” vardır. Keza cem evinde herkes birbirinin anası, babası, bacısı, kardeşidir. Televizyonlarda izlediğimiz cemlerin çoğu göstermelik olmaktan başka bir şey ifade etmemektedir.
Yolumuzu aydınlatacak olan dedelerimiz peki bu kabul edilemez duruma neden ses çıkarmamakta/çıkaramamaktadır ?..
Sorunun yanıtını birçok kez dedelerimizden aldık ve biliyoruz.
“Biz bunlara ses çıkartırsak ekmeğimizden oluruz.”
Alevi dernek, vakıf ve cem evi yöneticilerinin cem evlerinde tek söz sahibi olması ve kimin dede olup olamayacağına karar vermesi dedelerin de gördüğü yanlışlara ses çıkaramamasına neden olmaktadır.
Alevi toplumunun iki yakasının bir araya gelmemesinin sebebi anlaşılıyordur umarım.
Mevzu bahis Yaşayan bir Ermiş,Evliya Zöhre Ana olunca kutsal ittifaklar kurup, kara propagandaya başlayan ,toplum nezdinde haşa adını karalamaya çalışan kişi veya kurumlar öyle bir silah kullanıyorlar ki “ Ocakzadelik, cem, muharrem, abdest, namaz, semah “ gibi kutsal ve saygın kavramlar üzerinden, Hakkın, şanını giydirip gönderdiği bir Evliyaya her dönemde inançsızların ve din bezirgânlarının yaptıkları gibi haddini bilmez bir şekilde iftiralar atıp, bir Gerçeğin sesini kısmaya çalışıyorlar. Ama nafile! Zöhre Ana topluma mâl olmuş bir Alevi Piri, önderidir.
***
Alevi toplumunun her şeyini borçlu olduğu Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı son yıllarda gittikçe artan bir şekilde hakaretler yapılmakta ve yüce Atatürk bilinçli bir şekilde Türk Milletinin ve özellikle Alevilerin nazarında haşa itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır . Bu soysuzların sözde Alevilerin arasına da sızmış olması ve Yüce Atatürk ‘ün resimlerinin Cem Evlerimizden kaldırılmasına yönelik beyanatların haddini bilmez bir şekilde verilmesi ve tartışmaya açılması son derece düşündürücü bir durumdur.
Atatürk Hakkın seçerek gönderdiği bir Evliyadır ve Şahımerdan Ali’nin ruhunu taşımaktadır.
Alevilerin, Hz.Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin resimleri arasına Atatürk’ün resimlerini asmalarının sebebi Tarih okuyan herkesin tahmin edebileceği bir konudur. Yüzyıllarca Sünni islâm şeriatından çekilen zulümler düşünüldüğünde Alevilerin Atatürk’ü sıradan bir devlet adamı olarak göremeyecekleri aşikârdır.
Aleviler Kurtuluş savaşında Ulusal Mücadelenin ön saflarında yer almışlardır. Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş mücadelesini başlatmadan önce Alevi-Bektaşi toplumu için inanç merkezi olan Hacı Bektaş Veli dergâhını ziyaret etmiştir. O sırada postnişin olarak Cemalettin Efendi ve Salih Niyazi Baba bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, Hacı Bektaş ilçesinin dışında karşılanmış ve bir gece misafir edilmiştir. 24 Aralık 1919 Cuma günü de Pir Hacı Bektaş Veli’nin türbesini ziyaret etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, TBMM açıldığında Çelebi Cemalettin Efendi Kırşehir Mebusu ve TBMM Başkan vekili olarak mecliste yer almıştır.
Atatürk’ü Dersim olaylarının sorumlusu olarak göstermek akılla ve vicdanla bağdaşmaz. Sorunun temeli feodalitedir. Çıkarlarından vazgeçmeyen ağalar,şıhlar,beyler ve ayrılıkçı Kürtçü provokatörler daha önce yaptıkları tüm isyanlar gibi Dersim olaylarında da İngilizlerin kışkırtması ve desteğiyle hareket etmişlerdir. Atatürk’ün ve Cumhuriyet yönetiminin Alevilerle ilgili bir sorunu olsaydı benzer olayların Alevilerin yoğun olarak yaşadığı diğer bölgelerde de yaşanması gerekirdi !.. Ama böyle bir şey kesinlikle olmamıştır.
Ayrıca Dersim olaylarından dolayı Atatürk’e üstü kapalı gönderme yapanlar, aşağıdaki katliamlara katılan ve bu katliamları gerçekleştirenlerin avukatlığını yapan şahısları yıllar sonra TBMM Milletvekilliği ve Bakanlık görevi ile ödüllendirmişlerdir. Sivas’ta 35 masum canın diri diri yakılarak katledilmesine seyirci kalanlar Dersim’in hesabını nasıl sorabilirler? Bu durum trajik bir olaydır.
18 Nisan 1978 – Malatya Katliamı
24 Aralık 1978 – Maraş Katliamı
29 Mayıs 1980 – Çorum Katliamı
02 Temmuz 1993 – Sivas Katliamı
12 Mart 1995 – Gazi Katliamı
***
Aleviler yüzyıllarca inanç ve ibadetlerini Türkçe olarak kendi ana dillerinde yapmışlardır. Atatürk’ün Cumhuriyeti kurduktan sonra Din alanında en büyük projelerine dikkat edilirse bunların Türkçe Ezan, Türkçe Kur’an, Türkçe İbadet olarak sıralayabiliriz . Aleviler, Atatürk sayesinde kuş uçmaz kervan geçmez dağ başlarından inmiş, yerleşik hayata geçmişlerdir. Atatürk’ün laik cumhuriyeti güçlendiren devrimleri; halifeliğin, saltanatın, Şer’iye mahkemelerinin kaldırılması, dini eğitime son verilmesi, Tevhid-i Tedrisat’ın (kız erkek öğrencilerin beraber öğretim görmesi) ilan edilmesi, Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi vb. Bütün bu devrimler Alevilerin aleyhine değil tam aksine lehine devrimlerdir.
Bilinmelidir ki ülkemizde Atatürk’ün alternatifi gericilik, hurafe, yobazlık, yoksulluk, teokratik baskı ve zulümdür. Zira ümmetten ulusal devlete, gericilikten bilime geçişin adıdır Mustafa Kemal Atatürk!
Cumhuriyet Atatürk ’süz düşünülemezse Alevilik te Atatürk’ten ayrı düşünülemez.
Pir Zöhre Ana: “ Bir damla kanım varsa o da Mustafa Kemal’in yoluna feda olsun” diyerek Alevi toplumuna Mustafa Kemal Atatürk’ün değerini çok anlamlı kelimelerle ifade etmektedir. Umarız Alevi toplumu üzerlerinde oynanan bu oyunu görür ve yolunu ve haddini bilmezlere gerekli tepkileri verirler…
***
Alevilerin Yası Matem orucu olarak tuttukları Hz. Hasan, Hz.Üseyin ve Hz. Ali ‘nin neden ve nasıl şehit edildikleri anlatıldı. Bu konuda özellikle, sıradan bir insanın dahi doğum ve ölüm tarihi belli ve belirli bir gün ise bu Ulu Canların yası matem günlerinin neden her yıl değiştirilerek toplumun yanlış yönlendirildiği anlatıldı.
Ehlibeyt ’in bitmeyen yası Hz. İmam Üseyin’in çektiği çileler, Hakikat Kur’anı için verdiği mücadele ve şehit edilmesi, Hz.İmam Üseyin’ in şehit edilmesinden sonra O’nun can yemeği olarak verilen Aşure Çorbasının önemi, nasıl yapılması ve paylaşılması gerektiği anlatıldı. Hiçbir insanın cenazesinin lokmasının kapı kapı dağıtmadığını, bu davranışın cenazeye büyük saygısızlık olduğu ifade edildi. Yine bu konuda özellikle Aşure’nin bir tatlı olarak görülmesinin, aşurenin kapı kapı dağıtılmasının yanlış olduğu, aşurenin kesinlikle siyaset aracı olarak görülmemesi ve buna alet edilmemesi gerektiği vurgulandı.
***
Ahir zaman evliyası Pir Zöhre Ana, 29 yıldır Muhammed-Ali yolunun unutulmuş unutturulmuş gerçeklerini gece gündüz insanlara aktarıp yolumuza ışık tutmakta, Ehlibeyt cemlerini yürütüp, inanç ve ibadetlerimizi anlatmaktadır.
Gerçeklerin yalnızca Gerçeklerden öğrenileceği ve gerçekleri de yalnızca Gerçeklerin bildireceği desturu ile 24 Aralık 2011 tarihinde Erenler Eğitim ve Kültür Vakfına gelerek 9 saat aralıksız olarak toplumu aydınlatan, yüzlerce Hak nefesini döken ve tevhitlerle,semahlarla içimizi Hak Muhammed Ali Ehlibeyt 12 İmam aşkıyla yakan; Aliyel Mürteza’nın “dili” Pirimiz Zöhre Ana’ya ve onun şahsında gelmiş geçmiş bütün Evliyalarımıza niyaz ederiz.
Hak Muhammed Ali ve Pirimiz Zöhre Ana son nefesimize kadar sevenlerini yolundan ayırmasın. Yoluna layık insanlardan etsin.
Ne Mutlu Zöhre Ana’yı sevenlere,
Ne Mutlu Mustafa Kemal Atatürk’e gönül verenlere,
Ne Mutlu Hak Muhammed Ali Ehlibeyt 12 İmam aşkıyla yananlara…