PİR ZÖHRE ANA, 90 seveniyle beraber Irak’ın Necef kentinde bulunan İmam Ali ve Kerbela’da İmam Üseyin türbelerine 17 – 21 Şubat 2014 tarihleri arasında bir ziyaret gerçekleştirdi.
1500 yıl önce Necef ve Kerbela ‘da başlayan acılar, bugün Mürşit Zöhre Ana’nın sesiyle , o gün yaşandığı hakikatler yeniden yaşanarak gündeme geldi ve Ehlibeytin yeşil sancağı yeniden dalgalandı.
Ehlibeyt’e gönül veren bir kişinin onun çektiği çileden de bihaber olması düşünülemez. Ehlibeyt’in atası Muhammed Ali de dahil olmak üzere gelen bütün evliyalar yaşadığı dönemde hep çile çekmiş ve akıl almaz işkencelere, hakaretlere, kötülüklere maruz kalmışlardır. Ehlibeyt’in içinde istisnasız bütün ermişler çile çektikleri halde Hz.Üseyin ‘in yerinin farklı olduğu yine Ehlibeyt’in kendi dilinden, nefesinden anlaşılmaktadır . Hz.Üseyin, Hak divanının sahibi ve Allah yolunun şehididir. Onun Muhammed Ali yoluna can cömertliği yapması Hakkın emridir. Hz.Üseyin, Yezid’e biat etmeyerek, dedesi Muhammed Mustafa’nın Hakikat Kur’an’ını bu kafirlere vermemiş ve en sonunda bu uğurda mübarek başını vermiştir. Hz.Üseyin şehit edildikten sonra öncelikle Ehlibeyt ve tüm sevenleri karalar bağlamıştır.
1500 yıldır, O’nun için yası matem tutulur , göz yaşı dökülür, ağıtlar, mersiyeler yakılır, söylenir.
Gelen her evliya nefesine Hz.Üseyin ile başlar, O’nun sesini duyurur. Mürşit Zöhre Ana’nın ” Benim testim Kerbela suyudur ” nefesini buna örnek olarak verilebilir. Çünkü Zöhre Ana’nın 30 yılı aşkın süredir verdiği mücadele Ehlibeyt, Hz. Hasan ve Hz. Üseyin’in mücadelesidir.
Kerbela’da öyle bir zulüm yaşanmıştır ki 1500 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ yüreklerdeki acısı dinmemiştir ve dünya durdukça da dinmeyecektir. Dökülen kan, İmam Üseyin’in mübarek kanıdır, peygamber torununun kanıdır. Bu zulüm, Hz.Üseyin’ e yapılmakla beraber Muhammed Ali nesline yani Ehlibeytine de yapılmıştır.
Hz.Üseyin ile Yezid’in mücadelesi, Hak ile Batıl’ın mücadelesidir. Lanet Muaviye, Ehlibeyt’in büyüklüğünü kabul edemedi ve Hz.Muhammed Mustafa’nın Hakikat Kur’an’ını ele geçirmek istedi. Ehlibeyt’in çektiği İnsanlık sancağının çıkarlarına ters düşmesi nedeniyle de kirli bir oyun ve kanlı bir savaş başlattı. Bu savaş, Yezit soyu tarafından tek taraflı başlatıldı ve Peygamber soyu yani Ehlibeyt hedef olarak alındı.
Bu, Emevi tarihinin sayfalarında yazıldığı gibi, Ehlibeytin verdiği bir “iktidar” kavgası değildi haşa. Öyle olması da düşünülemezdi çünkü Ehlibeyt, Allah yolu’nun sahibiydi. Allah yolunun sahibi olan Ehlibeyt’in dünya saltanatı, kürkü, koltuğu peşinde olması da imkansızdı .
Muhammed-Ali’nin ailesini ve Ehlibeyt’ini asıp kesenler bu mübarekler gayba girdikten (dünya değiştikten ) sonra karşılarında doğruyu haykıracak ve karşı duracak kimse kalmadığından “İslam” adı altında zulüm devleti kurdular ve medreseler kurarak , bugün yaşanan “İslam’ın” temellerini attılar. Peygamberimizin gaybından en az 200 yıl sonra ortaya çıkan sözüm ona din alimleri aradan geçen seneleri unutup peygamberin yanındaymış gibi “Hadis” , “Sünnet” adı altında Emevi, Abbasi geleneklerini, âdetlerini peygamber sözü , davranışı diye insanlara baskıyla, şiddetle kabul ettirdiler.
***
Suriye dağlarını kaplamış duman
Yetiş atam Ali halimiz yaman
Yetmiş iki yerimden bıçağı vuran
Kerbela diyarında kanımı koyan
Üseyin’in babasına Ali dediler
Muhammed meydanda Veli gördüler
Ilgıt ılgıt bedenlerim ezdiler
Gömlekler elinde sokak gezdiler
Hz.Üseyin’ini şehit ettikten sonra o mübareğin kanlı gömleğini sokak sokak gezdirip o dönemdeki topluma korku verdiler. Küfe kafirleri, Ehlibeyti satan alçaklar , “Eğer, Hz.Ali’nin gücü kuvveti olsaydı…” diyerek , Ehlibeyti bırakıp lanet mavya soyunun tarafında yer aldılar ve günahkar oldular.
Yezidin ordusu (lanet olsun), ellerinde siyah şeriat bayrakları, kafaları gözlerine kadar siyahlar içinde tanınmamak için yüzlerini gizlediler fakat yüzleri Hak divanında kara olmaktan kurtulamadı. Önlerine gelen herkesi kılıçtan geçirip, Ali diyen dilleri kökünden kestiler, evleri yaktılar, Ehlibeyt’in kadınlarını çıplak olarak develere bindirip Şam’a gönderdiler, sevenlerini ise zincirleyip sürgüne… Yine, kiliselerden bozma yeni yapılara cami adını verip bu Emevi camilerinde Hz.Ali’ye ve soyuna küfrü ritüel, zorunluluk haline getirdiler.
***
Kerbela, Allah ve insanlık davasının güdüldüğü yerin adıdır.
Kerbela, salt bir şehir adı değil , Ehlibeyt kanının döküldüğü, Peygamber soyuna kılıç çekildiği , bir matem yeridir.
Kerbela bundan dolayı ; acıyla, kederle, gözyaşıyla ve Şahların Şahı olan, Allah şehidi Hz. İmam Üseyin ile sonsuza kadar anılacaktır.
Kerbela toprağının yüzü gülmez, insanlarının da yüzü gülmeyecektir çünkü dünya çıkarları için evliyayı, Hz.Üseyin’i “sattılar” , Hz.Üseyin’i küfe kafirlerinin eline verdiler !.. İmam Üseyin’in şehit edilmesi; Kerbela’dan günümüze kadar Mümin ile münkiri ayıran en belirgin olay oldu. Şah Üseyin’den yana olanlar mümin, Yezid’ten yana olanlar ve bu vahşete sessiz kalanlar ise münkir idi. 1500 yıl önce Peygamber soyunu hunharca katledenlerin bugün ki uzantıları; Hz.Üseyin için bir damla gözyaşını çok görüp, onu katleden cehennem köpeklerinin isimlerinin başına Hazreti , sonuna da R.a (Radiyallahu anh:Allah ondan razı olsun ) gibi kavramlar kullanıyorlar. Ey Muhammed Mustafa’dan şefaat bekleyenler ! Allah , Ehlibeyte kastedenlerden razı olur mu ?..
Hz.Üseyin; kainat şehididir, iki cihanın serveridir, Ulu divanın sahibidir, dünya durdukça , ay güneş gökte var oldukça Şah Üseyin var olacaktır. Hz.Üseyin bitmez, tükenmez, O , dünyanın güneşidir. Dünya dolar boşalır, Hz.Üseyin yeniden gelir…
Hz.Üseyin; şehit edildiği günden bu güne ; her gelen evliyanın dilinde , kalbinde , aşkında, ateşinde, inancında ve ibadetinde olduğu için zamanımıza kadar geldi ve sevgisi, saygısı, matemi yaşatıldı. Ne yazık ki, Hz.Üseyin’in gerçek varlığı tarihte anlatılmadı , neden şehit olduğu bildirilmedi.
***
Allah şehidi İmam Üseyin için dünya’da yası matem tutan tek inanç, ibadet,sevgi ve insanlık yolu Hak – Muhammed – Ali yolu’dur.
Bu yol ; Eline, diline, beline hakim olmayı düstur edinen, yetmiş iki millete bir nazarda bakan , adaletin, eşitliğin, doğruluğun, hoşgörünün, birlik ve beraberliğin bir simgesi olarak geçmişteki Evliyaların rehberliğinde , 1500 yıldır olduğu gibi bugün de yaşayan tek Ehlibeyt Evliyası Zöhre Ana ile varlığını sürdürmektedir ve dünya durdukça da sürdürecektir.
Tüm gelen ermişlerin, evliyaların kervanı Hz.Ali’nin kervanıdır. Bu kervanı kimse durduramaz !..
***
Memleketim Yozgat Yemen
Karataşa himmet veren
Demet demet gül bitiren
Zöhre Ana’yla kok dediler
Pir Zöhre Ana, Yozgat’ta doğmuş, Ankara’da büyümüş ama Horasan, Kerbela şehidinin aşkıyla gelmiştir.
Ben seni severim Türkmen dilinden
Zöhre Ana Kızılbaş geldi Yemen elinden
Kerbela ilinin kızgın çölünden
Hüseyin halası şahın dilinden
Hakkın ışığı vardır,
Hakkın nefesi, mucizesi büyüktür,
Hakkın ırmakları coşar kimse önünde duramaz…
Zöhre Ana’nın sesi , Allah’ın ırmağıdır… İlmin deryasından alır. Haktan alıp Halka satar.
Zöhre Ana’nın ışığı Kerbela, deryası Necef, ilmi Allah’ın abu kevser suyudur.
Kalbi Muhammet Mustafa’nın kitabı Kuran, dili Hz.Ali’nin sesidir…
Şakır şakır cemde bülbüller öter
Aşk ateşi yandı sineler tüter
Kerbela davası biter mi sürer
Sıfatı Zöhre Ana bir gelin gezer
Perşembe gecesi Hızır gecesi,
Son nefesim kaldı yetiş dedesi,
Top oynamış yezit, bilemedim kellesi,
Göster kerameti kafir bilesi.
Muhammed Mustafa özümde çağlar,
Fatıma Ana’m da karalar bağlar,
Kestiler Üseynimi ciğerim dağlar,
Bilir mi yavrumu o karabaşlar
Dedesi koynunda uyur Üseyin
Hak yoluna kestim yavrum bebeğim
Yasını tutmayana kulum mu derim
Huzuruma gelir mahrum ederim
Bildiren : Mürşit Zöhre Ana
***
Ehlibeytin ilk var olduğu Necef ve Ehlibeytin kanının aktığı Kerbela gibi hepimiz için çok önemli ve kutsal olan bu topraklara gitmeyi ve varlığımızı borçlu olduğumuz Ehlibeyt’imizin türbelerini ziyaret etmeyi bizlere nasip ettiği için öncelikle yüce Zöhre Ana’mıza ve Ehlibeyt’ine tüm dostlar adına şükranlarımızı sunar, yüce postlarına tek tek aşkla niyaz ederiz.
Bu ziyaret ; Ehlibeyte duyduğumuz muhabbetin ve sevginin derinliğini kat be kat arttırmış, Ehlibeytin çektiği o acıları ; derya ummanlardan çıkmayan Mürşit Zöhre Ana’mızın bedeninde, feryat figanlarında ve çırpınışlarında bizlere yaşatmıştır. Hz.Üseyin’in acısı; 1500 yıldır Ehlibeyti seven her kulun yüreğinde bir kor ateş olarak yaşayacaktır.
Bu ziyarete katılan ve katılamayıp gönlü Pir Zöhre Ana ile olan tüm dostların da dualarının kabul olmasını Hak Muhammet Ali, 12 İmam ve Ehlibeyt’ten niyaz ederiz.
Ne mutlu Mürşit Zöhre Ana’yı ve Ehlibeytini sevene…
Hz.Ali’nin türbesine ait fotoğraflar:
Ehlibeytin ilk var olduğu Necef deryasına ait fotoğraflar:
Kufe’ye ait fotoğraflar:
Ehlibeytin 1500 yıldır acılar yaşadığı ve sonsuza kadar yaşayacağı Matem Şehri Kerbela’da Hz. İmam Üseyin türbesine ait fotoğraflar:
https://www.zohreanaforum.com/konu-pir-zohre-ana-nin-kerbela-ve-necef-turbe-ziyaretleri.html
Hz.Üseyin, Yezid’e biat etmeyerek, dedesi Muhammed Mustafa’nın Hakikat Kur’an’ını bu kafirlere vermemiş ve en sonunda bu uğurda mübarek başını verdiği halde kerbelada bu kur-an’ı nasıl korudu nerede, hakikat kur-anı hz Hz muhammed’in ummandan hz üseyin’ine gelen
nefesi mi, yoksa Hz muhammed efendimiz kuranı yazılı olarak mı teslim etmiş.