“ Hakikat Yolundan Gitmeyenlerin Sonu Karanlıktır.”
Hak Muhammet Ali Yolunun insanlık adına ışık tutan yol gösteren gerçeği Pir Zöhre Ana tarafından 15 Ocak 2011,Cumartesi günü Ümraniye Cem evinde gerçekleştirilen Ehlibeyt Muhabbeti, olağanüstü kalabalık ve coşku dolu bir katılımla gerçekleşti.
Günün ilk saatlerinden itibaren başlayan coşku dolu hareketlilik, Pir Zöhre Ana’nın Cem evine adım atmasıyla doruğa ulaştı. Piri ilk kez görmeye gelenlerin yanı sıra, kendisini İstanbul’da ağırlamanın onurunu yaşayan sevenleri, çevre illerden ve yurtdışından gelen muhteşem bir kalabalık cem evini doldurdu.
Lokmaların yenilmesinden sonra saat 20.00’de Ehlibeyt Muhabbeti başladı. Pir Zöhre Ana’nın sohbetinde anlatılan konulardan bazıları aşağıdadır.
Bu sohbette yüzyıllardır asimilasyona, inanç erozyonuna uğrayan ve dilden dile aktarılarak gelen Alevi inancı ve ibadetleri, tarihsel ve güncel Alevilik konularıyla ilgili hiçbir yerde bulunmayan Haktan alınmış bilgiler Pir Zöhre Ana tarafından orada bulunan ve Gerçeğin Sesi Radyosunu dinleyen canlara aktarıldı.
Aleviliğin; kültür, felsefe, tarikat ve siyaset aracı olarak görülemeyeceği, Aleviliğin temelinde ve merkezinde Hak Muhammet Ali inancı ve Muhammet Ali’nin yaptığı ibadetlerin olduğu, bu ibadetlerden olan ve çok tartışılan Aleviler namaz kılar mı? Sorusunun cevabı verildi. Muhammed –Ali’nin cem evi (dam evi)’de kıldığı Ehlibeyt namazı dualarıyla beraber anlatıldı. …Abdest ve namaz belli bir inanca ait değildir. Kimse kendisine mal edemez. Sadece Muhammed – Ali, Hak divanına durarak insanların doğru yola yürümeleri ve bütün kötülüklerden kendilerini uzak tutabilmeleri için, Hacı Bektaş-i Veli’nin dediği gibi, “İnsanların eline, diline, beline sahip çıkarak”, Hakkın buyruğundan dışarı çıkmadan, yaşadığı müddetçe Allah’a söz vererek, divanında ibadetini yerine getirmesidir. Abdest ve namaz, Muhammed – Ali’nin, onlara gönül veren ve onların yolundan gitmek isteyen insanlara bıraktığı bir ışıktır, ibadettir. Gerçek ibadetlerden de insanlığa zarar gelmez…İnançsız ve ibadetsiz insan olmaz…
Ehlibeyt için insanların diz kırıp boyun bükmeleri gerektiği ve Ehlibeyt için yapılmayan ibadetlerin tümünün boş olduğu, Ehlibeytin Yası Matem günleri olan Hz. Hasan, Hz.Üseyin ve Hz. Ali ‘nin neden ve nasıl şehit edildikleri anlatıldı. Bu konuda özellikle, sıradan bir insanın dahi doğum ve ölüm tarihi belli ve belirli bir gün ise bu Ulu Canların yası matem günlerinin neden her yıl değiştirilerek toplumun yanlış yönlendirildiği anlatıldı.
Ehlibeyt ’in bitmeyen yası Hz. İmam Üseyin’in çektiği çileler, Hakikat Kur’anı için verdiği mücadele ve şehit edilmesi, Hz.İmam Üseyin’in şehit edilmesinden sonra O’nun can yemeği olarak verilen Aşure Çorbası’nın önemi,nasıl yapılması ve paylaşılması gerektiği anlatıldı. Yine bu konuda özellikle Aşure’nin bir tatlı olarak görülmesinin, aşurenin kapı kapı dağıtılmasının yanlış olduğu, aşurenin kesinlikle siyaset aracı olarak görülmemesi ve buna alet edilmemesi gerektiği vurgulandı. Hiçbir insanın cenazesinin lokmasını kapı kapı dağıtmadığını, bu davranışın cenazeye büyük saygısızlık olduğu ifade edildi. Yapılması gerekenin ise Hz.Üseyin için 12 gün yası matem tutulması ve bu matemin sonunda da Ehlibeyti ve Hz.Üseyin’i seven canların eve davet edilerek lokmanın bu şekilde verilmesidir.
Atatürk’ün sadece Cumhuriyeti kuran bir Önder olmadığı bununla beraber Atatürk’ün de hak sırrına ermiş bir evliya olduğu belirtildi…Hacı Bektaş Veli olarak bilinen evliya gerçekte üç kardeştir. Büyüğü Hacı, ikincisi Bektaş, üçüncüsü ise Veli’dir. Hacı dördüncü yaşamında Mustafa Kemal adı ile yaşamıştır. Halk arasında Hacı Bektaş-ı Veli olarak bilinen evliya Bektaş’ın ikinci yaşamıdır, Asıl adı Bektaşi Sultan’dır, Tapduk Emre olarak ismini yaymıştır…Atatü rk’ün Türkiye toplumu için yaptıkları, O’nun düşünce yapısı ve Atatürk ’süz bir Cumhuriyetin olmayacağı, Çocukları ve gençleri Atatürk sevgisiyle ve saygısıyla yetiştirmek gerektiği, bunun için de ailelere görev düştüğü söylendi.
Halil Peygamber ve İsmail Peygamberin yaşamları, Kurban bayramının sebepleri, Kurbanın Hak katındaki yeri ve önemi ,Kurban nasıl kesilmeli ve dağıtılmalıdır gibi konularda bilgiler verildi.
Dede kimdir? Dedelerin misyonu nedir? Günümüz toplumundaki dedelik kurumu ne durumdadır? Bu konulara açıklık getirildi.
Pir Zöhre Ana, muhabbetinin bir bölümün de ise kendisi hakkında toplum tarafından merak edilen birçok konuya tek tek değindi, sorulan sorulara yanıt verdi.
“… 29 yıldır Hak sırrına erdiğini, bu zaman içerisinde on binlerce sevenlerinin olduğu gibi Hakkın ilmin deryasından gelmiş gerçekleri ve gerçek yolları, yürümeden, tanımadan, kendi birtakım önyargılarıyla “çamur atalım, izi kalsın” gibi art niyetli yaklaşımlarla nefsi ve siyasi çıkarları için inkâr gelen, kabullenmeyen ve gerçeklere taş atan insanların da var olduğunu söyledi… Keza öyle insanlar var ki ermiş canları bırakın, Allah’ı bile inkâr ediyorlar. Her insan kendinden sorumludur. Kimse kimsenin inancına karışamaz ama doğrulara da çamur atamaz, atmamalıdır…
…Geçmiş tarihlerde olduğu gibi, her gelen ermiş kişiye karalamalar yapılmış, susturulmaya çalışılmıştır. Fakat bu Gerçekler, isimleri dillerde, mucizeleri, kerametleri ve nefesleriyle her zaman bilindiler. Her birini kesip, asıp, yüzüp şehit ederek veya sürgüne yollayarak varlıklarını yok etmeye çalıştılar. Ehlibeyt ‘in meyvesi bitmez, dalı budağı kurumaz, sen ne kadar kezzap dökersen dök, O’nun Zemzem çeşmesi Şahımerdan Ali’dir. Tüm gelen ermişlerin, evliyaların kervanı Muhammed-Ali kervanıdır. Bu kervanı kimse durduramaz, onların ışığını hiç bir zaman kimse söndüremez…
…Türbe başı beklemekle, namazla, abdestle, oruçla, şekilcilikle ve zahirdeki okumayla, kendi kendine şiir yazmakla, hayal âleminde yaşamakla, dedelik-babalık, şeyhlik – şıhlık yapmakla, tarikatlarda derviş olmaya çalışmakla, hiçbir inançla ve ibadetle kişi evliyalık mertebesine ulaşamaz. Evliyalarda şekilcilik aranmaz. Evliyanın kadını erkeği olmaz. Evliyanın ışığı, kerametleri ve gösterdiği mucizeleri Allah tarafından bildirilir ve gösterilir. Evliyadan, “inandım veya inanmıyorum” diyerek mucize bekleyen kişiler, geçmişte de aynı hataları yapanların durumuna düşerler…
…Kimi insan, Allah’ın varlığını yok bilir, kimi insanlar da Allah için güzellikler yapar. Hakka ve halka yakışan hizmeti veren ve inancıyla, vicdanıyla insanlığa yürüyen bu insanlara da saygı duyulmalıdır. Muhammed – Ali yolunda evliyaları hiç bir kimse kendi şahsına kullanıp sahiplenemez. İnanan insan, Allah aşkıyla, onların yüzü-suyu hürmetine, himmetlerini isteyerek o yola yürümelidir. Muhammed-Ali, “Bize hakikatleri inkâr eden değil, yolumuza yürüyen lazım” demiştir.
… Bilime ve Doktora karşı olduğum söyleniyor. Bunların tamamı yalan ve iftiradan ibarettir. Ben Zöhre Ana olarak hiçbir zaman bilimin karşısında olmadım. Kimseye doktora gitmeyin de bana gelin demedim. Bilimin yeri ayrıdır, doktorun yeri ayrıdır, ilmin deryasından gelmiş Evliyanın da yeri ayrıdır. Ben gençlere umutla bakan, okumalarını tahsil yapmalarını isteyen, onlara üniversite yolunda burslar veren ki bunlardan bazıları Tıp Fakültesi öğrencileridir, onları tiyatroya, müziğe, resme, edebiyata kısacası hayata yönlendiren biriyim…
…Zöhre Ana olarak, insanlık adına her zaman güzellik, birlik beraberlikten yanayım. Hurafeye, ibadetin, dini inançların istismar edilmesine karşıyım. Haşa Sahtekârlık, yalancılık gibi amaçlarım asla olmamıştır, olamaz da… İnsanlığa ait olan her yolda insanlara el uzatıp onların yanında oldum ve olmaya devam edeceğim. Ben, hiçbir zaman din, dil, ırk ayrımı yapmadım ve yapanların da daima karşısındayım. Dedelik ya da aileden, toplumdan, herhangi bir kişiden herhangi bir din eğitimi almadım, bu yolda kimseyi tanımadım, herhangi bir dede soyundan gelmiyorum…
…Rüya gibi hayal âleminde gezen insanlar gibi de gelmedim. İnsanlar beni farklı bakış açılarıyla değerlendirebil ir. Bana önyargıyla yaklaşan insanlara ben önyargıyla yaklaşmam. Onlar hangi gözle görürse görsün ben önyargılı gözlerin gördüğü ve anlattıkları gibi değilim. Her zaman toplumun birlik ve beraberliğinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin yanında, Devletimizin, milletimizin bütünlüğünü bozmaya ve onu parçalamaya çalışan insanların daima karşısındayım…”
Radyo Gerçeğin Sesi’nden de naklen verilen Muhabbet, Pir Zöhre Ana’nın söylediği Hak nefesleri eşliğinde dönülen semahlar ve çekilen tevhitlerle devam etti. Sohbet sabah 07.15 gibi son buldu.