Zöhre Ana’nın Flash TV’de Erkal Zenger ile yaptığı program

4.568 views
zohre-ana-erkal-zenger

Postmodern Şamanizm Alevilik ve Halkozanları Erkal ZengerErkal Zenger 2000 yılında yazmış olduğu: “Post modern Şamanizm Alevilik ve Halk ozanları” adlı kitabında Zöhre Ana’nın batın ve zahir yönlerinden bahsediyor ve kitaba adını veren Şamanizm’i yaşayan bir Evliya olan Zöhre Ana’nın inanç ve ibadet dünyasından değerlendiriyor .

Kitapta ayrıca Erkal Zenger’in Televizyon Programına konuk ettiği Pir  Zöhre Ana ile yaptığı sohbeti okuyabilirsiniz .

Biz bu tarihi sohbeti sizler için yayımlıyoruz.

E.Zenger:
Bugünkü programıma hoş geldiniz. Her programda yanımızda bir politikacı oluyordu, sanatçı oluyordu. Politikacımızla siyaset üzerine söyleşiyorduk. Sanatçılarımızdan türkülerini dinliyorduk. Bugünkü programımız biraz farklı, yine politikayla ilgili ama değişik bir söyleşi. Önümüzdeki yaklaşan seçimler dolayısıyla politikacıların dikkati halkın üzerine çevrildi. Özellikle bir oy deposu olarak görülen büyük şehirlerin varoşlarında, kıyılarda, köşelerde oturan, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelmiş insanlarımıza çevrildi. Politikacılarımız onları tavlamak şirin gözükmek için her türlü cambazlığı yapıp hünerlerini gösteriyorlar. Bu arada bu insanların kime itibar ettiğine çok dikkat ediyorlar ve inanılmaz bir gerçekle yüz yüze kalıyorlar. İnsanların inandığı güvendiği insan politikacı değil, kendi insanlarından, kendi içlerinden kopup gelmiş biri Zöhre Ana. Evet, bugünkü konuğumuz Zöhre Ana. Zöhre Ana kendini ahir zaman evliyası, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz sunucusu Allah, Muhammed Ali sevgisini gönül potasında eritmiş kendini, ilmini, irfanını, sevgisini Türk insanına vermiş birisi olarak tanımlıyor. Kendisini Allah’a, Muhammed’e, Ali’ye adadığını söylüyor.

Türkiye’de genellikle böyle olduğunu ifade edenler Atatürk’e karşı çıkıyor. Zöhre Ana’nın gönlünde en büyük yer tutan kişilerden birisi Atatürk. Başı açık, Atatürk’ün istediği çağdaş bir Türk kadını gibi giyiniyor, bu nasıl oluyor? İsterseniz tüm bunları Zöhre Ana’ya soralım.

Zöhre Ana:
Efendim, burası başbakanın, siyasilerin mevzusunu gündeme getirecek bir yer değil. Cenab-ı Allah’ın varlığı,birliği, başta temizlik dürüstlük, insan sevgisiyle dolup taşmaktır bizim yolumuz. Türbanlara giripte kendini şeriat kanunları gibi görünür ibadetlerle süsleyen insanlara tamamen karşıyım. Ama inançta en önemli şey demin dediğim gibi özveri, kalp temizliği ve en önemlisi insan sevgisine dayanmasıdır.Benim bu aldığım ilim irfanın yüceliği de Cenab-ı Allah’ın benim üzerimdeki hikmetidir. Atatürk meselesine gelince, Atatürk bildiğimiz gibi Cumhuriyetin ilkelerini kuran, Kurtuluş Savaşını yapan yüce bir kişi ama onun evliyalık yönünü, batın ilmini bilen çok nadir insan vardır. Burada Atatürk normal bir kişi değil, Cenab-ı Allah’ın o dönemdeki insanların ihtiyaç duymalarından dolayı, Mustafa kemal sıfatıyla gönderdiği bir gerçek(evliya). Hünkar hacı Bektaş-i Veli’nin bizatihi sıfatını taşıyan bir kişidir. Atatürk’ü sevmeyen kişilere, onu art niyet ile dışlamak için İslamiyet’i kullanan kişilere ve Atatürk’ün varlığından haberdar olmayan insanlara buradan tek kelimem var:Yüz bin defa ibadet etse de Mustafa Kemal’i sevmedikçe ibadeti boştur. Yüz bin defa secde etse, hac kapısına gitse ona iman getirmedikçe, gönül vermedikçe, onu sıradan insan gibi bildikçe her şey boştur. O kişilere buradaki dörtlükler üzerinde mübareğin (Mustafa Kemal’i kastediyor) ne dediğini anlamak isteyen insanlara belirtiyorum zaten. Bütün okuduğum dörtlüklerin hepsi kendi nefesinden bizzat karşı karşıya alıp ilettiğimdir insanlara. Mustafa Kemal boş değil batın ilmiyle Cenab-ı Allah’ın o dönemdeki insanlara varlığı üzerine Mustafa Kemal sıfatıyla gönderilen Hacı Bektaş-i Veli’nin bir sıfatıdır. Kendisi bir evliyadır.

Yanımda Atatürk’ün değerleri, önce Allah, Muhammed Ali’den sonra gelir. Zahirde Atatürk batında Şahı Merdan Ali’dir. Bir damla kanım varsa Mustafa kemal uğruna feda olsun.

E.Zenger
Bugün Anıtkabirde sizinle beraber 5–6 bin kişili bir kalabalık vardı. Büyük bir hürmet içinde yürüyorlardı. Bir ibadet halinde gibi görüntüledik onları onlar kimlerdi?

Zöhre Ana:
O insanlar beni severler. Benden keramet bulanlar benim peşim sıra gönül verenler. Benim peşimde Atatürk’e saygılarını belirtirler. Yas, matem olarak Atatürk’e saygı duydukları için oruç tutanlar bile var içlerinde. Sırf benimle törene katılmak için kendi sevgileriyle peşime düşen insanlar.

E.Zenger
Zöhre Ana diyorsunuz ki “Ben okursam Atatürk üstüne okurum. Ben söylersem Atatürk adına söylerim.Ben gidersem Atatürk yoluna giderim.’’Sizden bir bu konuyu alalım.

Zöhre Ana:
Gerçeklere, erlere, pirlere, on iki imamın ehlibeyt, Muhammed Mustafa ve Ali yoluna layık olan insanların hepinize hoş geldin diyerek ziyaretlerinizi kabul ederim. Duamızı üzerinizden eksik etmiyoruz.  Mustafa Kemal’i  burada dile getirmemin sebebiyeti Atatürk’ü boş bilen insanlar var. Art niyetli. O mübareğin geçmişteki bıraktığı izlerine varlığının üzerine düşünen insanlara karşı Mustafa Kemal’i boş bir insan olarak bilmesin. Hacı Bektaş’ın ikinci yaşamı evliyanın kendisidir. Atatürk batında ve zahirde benim pirimdir.  Özveriyle bizzat kendinden aldığım nefeslerini sizlere duyurup bir iki beyit söylemek istiyorum. Dilekleriniz, muradlarınız kabul olsun.

 

Aşağıdaki nefesler ne yazık ki Erkal ZENGER tarafından değiştirilerek kitaba eklenen halini göstermektedir. Zöhre Ana’nın okumuş olduğu nefeslerin orjinal hali aşağıdaki gibidir.
Muhammedin yapısı,
Açıldı Nurun kapısı
Türklüktür onun yapısı,
Mustafa’dır hak atası
 Muhammed dinin yapısı
Açıldı okul kapısı
Türklüktür onun yapısı
Musa’dadır hak esası
Ordumuzla Kemal Paşa
Övün güven yiğit paşa
Atatürk’üm geçti başa
Sende katıl Zöhre Ana
Kibirlenme yiğit yaşa
Türk ordusu Kemal Pasa
Albayrak göğsümde halâ
Sağ kolumsun Zöhre Ana
Yirmi dokuz Ekim günü
Dünyaya duyuldu ünü
Batılının var düğünü
Sende katıl Zöhre Ana
Kurtuluş savaşını yapan
Atatürk’tür senin Atan
Allahın arslanı çıkan
O da Ali’dir Zöhre Ana
Çok yobaz var bilmez seni
Adetini, ananeni
Kemalin var çok seveni
Sende katıl Zöhre Ana
Çok yobaz var bilmez beni
Celâl Abbas Ali demi
Ehlibeyt Kırklar Cemi
Yolum sensin Zöhre Ana

 

E.Zenger: Sevgili izleyenlerimiz şimdi size Zöhre Ana külliyesinin temel atama töreninde kurban kesilmesi sırasında Zöhre Ana’yı ziyarete gelen halk topluluğu ile yaptığımız röportajları sunuyoruz.

E.Zenger: Zöhre Ana size göre nedir? Ermiş mi? Dede mi? Evliya mı? Hoca mı?

Kadın: Bana göre Zöhre Ana ne hoca ne muskacı ne de peridir. Bana göre Ali’yi Allah’ın resulü Muhammed peygamberi, bütün erleri alan, sırtına saran, onları halka taşıyan Zöhre Ana’dır.

Adam: Ananın yanında yalnız Aleviler değil, Sünni insanlar da var. Hepimiz biriz birlik içindeyiz. Ana birliği beraberliği temsil eden yüce bir evliyadır.

E.Zenger: İlk defa nerede duydunuz?

Adam:
İzmir’den bir arkadaşımın vasıtasıyla duyduk. Kerametini görmüşler. Eşinin gözü kör oluyordu. Gözünün alınmasını engelleyip Ana zemzemiyle, duasıyla, yeşiliyle ona şifa verip gözlerinin açılmasını sağladı. Bizde bunun üzerine dört senedir ananın kapısında talibiyiz. Kabul ederse tabi. Ana evliyadır. Zamanında nasıl bir Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal yaşamış ondan sonrada gayba girmişse Ana da şimdi yanımızda yaşayan bir Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaşi Veli’dir. Bir Yunus Emre’dir, Mevlana’dır. Zöhre Ana’ya ister Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre deyin değişmez. O gerçeğin ta kendisidir.

Ali Yücel (Emekli Uzman Çavuş):
Anayı size şöyle ifade edeyim. Ana bir aşıktır. Pirdir. Şimdi Cenab-ı Allah’ın bir aşığı bir de maşuğu vardır. Bunlar çift gelir, Ana tek gelmiştir. Maşuk olarak gelmiştir. Pirdir. Atatürk’ün bir sözü vardır “Çok şükür Allah’a pire kavuştum, gözüme gün Zöhre kavuştum. Çanakkale Boğazında savaştım, atı aldım Türkiye’yi dolaştım, Ana Allah’ın, peygamberin, Hz. Ali’nin yolunu süren bir anlayışın elçisidir. Evliyadır.’’

Zöhre Ana’ya adanan devenin hikayesi “Sanem’’

Zöhre Ana için adanan bir devenin hikayesini deveyi adayanlardan aldık.

“ Benim eşim çok fazla alkol alıyordu ve bir gün rahatsızlanmıştı, mide kanaması geçirince çok rahatsız oldu. Ve Allahım bundan beni nefret ettir dedi. Ben sana bir deve keseyim dedim. Biz o ana kadar Zöhre Ana’yı hiç duymamıştık. Bu deveyi aradığımız sırada Zöhre Ana’ya ayan olmuş. Çok sonra bir arkadaşımın vesilesiyle kurbana geldik. Zöhre Ana’ya niyaz ederken eşime dedi ki “sizin bir deve adağınız var’’ ve biz hayretler içinde kaldık. Tabi ki biz size istediğiniz zaman deveyi getirelim dedik. Zöhre Ana’da ben size söylerim dedi. Ve bir gün ummana daldı. Ummanda temelin atılacağı gün devenin getirilmesini söyledi. Ve yanında da devenin ismini söyledi. Bu vesileyle deveyi buraya getirdik. Buraya nasipmiş. Devenin adı da Sanem.

E.Zenger: Kocanız alkolü bırakalı kaç sene oldu?

Adağı adayan kadın:
On sene oldu, kesinlikle ağzına hiç koymadı.

E.Zenger: Ana şöyle bir kesti jilet gibi.
( Mesela Ali Kızıltuğ’da anaya gelip gidiyor, ayaklarını niyaz ediyor. Keşke birde Kızıltuğ’a dua etse, o da alkolü ve dünya aşklarını bırakıp kendini şiirlerinde övdüğü Alevi felsefesine sahiden adasa. )

E.Zenger:
Dergahınızın avlusunda sizi ziyaret etmek için bekleyen insanlarla yaptığımız röportajları izlediniz.

Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz ? Allah’a inanıyorsunuz, başınız açık, değişik inançlarınız var.

Zöhre Ana: Başı açık meselesi türbancılığa gelen bir olgu değil. Allah’la insanlar arasındaki bir olay. Allah sevgisine, duygusuna kapılmış öz kalpleriyle hakikate bağlanmakla ilgili bir olay. Başı kapalı olmakla ilgili bir olay değil.

E.Zenger: İnsanın örtünmesi kalbinde mi oluyor?

Zöhre Ana: Özündeki insan sevgisi, inanç ve dürüstlükle gelen bir olay.

E.Zenger:
Uzun yıllar Atatürk istismar edilmiş. İnsanlar boş kaldıkça, bir işe yaramaz hale geldikçe Atatürk’ü öne sürmüşler, yollara Atatürk’ün adını vermişler, okullara Atatürk adını vermişler, meydanlara Atatürk adını vermişler ama o gösterişin ardında Atatürk’e gereken önemi vermemişler.

Zöhre Ana:
Atatürk’ün en büyük varlığı üzerine bitmeyen ve unutulmayan nimetleriyle Türk vatandaşlarına verdiği hizmetlere nankörlük edenlere Allah sorgusunu sorar. Kesinlikle onun verdiği emeklere, nimetlere her şeyden önce can güvenliğine, insanı bağlayıp şu günkü yaşamımızı bütün kalbimle biz Atatürk’e borçluyuz. Tüm Türkiye toplumu da. Önce Allah, Muhammed Ali sonra Atatürk’tür benim yanımda değerli. O kadar ki sevgisi kalbimle, gözümle, özümle. Bir damla kanım olsa Mustafa Kemal’in uğruna feda olsun. Benim peşimde götürdüğüm toplum, bu insanlar o kadar zor durumda, masa kavgası, siyaset kavgası, bir yere gelelim de bir iş yapalım amacıyla gelen insanlar değil. Sırf onu evliya sıfatıyla, gözüyle görerek kalp sevgisiyle boy abdestlerini alarak, dileklerini tutarak onun şefaatine nail olarak ziyaretime gelen kişilerdir. Bende aynen onlara katılıyorum. Benim verdiğim varlık buyurduğum insanlara tavsiye ettiğim söz budur. Sözüm dinci, İslamcı, şeriatçı kimselere. Benim yanımda Alevisi, Sünnisi, Tatarı, Çerkezi birdir. Cenab-ı Allah’ın yarattığı bütün insanların hepsine hak diyen dürüst insanlara saygım var.

E.Zenger:
Aslen Alevisiniz. Alevi olmanıza rağmen hiçbir zaman Alevilikten söz etmiyorsunuz. Alevicilik yapmıyorsunuz. Dolayısıyla insanlara sorduğumuzda Zöhre Ana’nın amacı Alevi-Sünni ayrımını ortadan kaldırmak diyorlar. Hatta böyle bir şeyden bahsetmemek en iyisi. Bahsettikçe böyle bir şeyin olduğu meydana çıkıyor. İşte bunu ortadan kaldırmak. Yaklaşan seçimlerle Türkiye’de 20 milyona yakın alevi var. Alevi oyları eskiden SHP’de toplanıyordu. Fakat şimdi Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan hepsi bu oyları toplamaya çalışıyor. İnsanların, bir mezhep mensuplarının politikaya kendilerini adepte etmeleri doğru mu? Ya da ne yapmaları gerekiyor. Önümüzdeki günlerde nasıl bir gelişme olacak? İnsanların tutumu nasıl olacak?

Zöhre Ana:
Benim insanlara tavsiyem önce Cenab-ı Allah’ın huzurunda, sonra da insanların gelecekleri için hangisi haklarında hayırlı olacaksa onu seçmelerini iyi insanlara vakıf olmalarını tavsiye ederim. Mustafa Kemal’in getirdiği ilkelere bağlı, Cumhuriyet’e layık olan kimseler gelsin. Onların yüzü suyu hürmetine toplumumuza Cenab-ı Allah huzurunu bıraksın. Benim politikayla siyasetle işim yok.

E.Zenger:
İnsanlar kendi menfaatleri için, o koltuğa oturabilmek için herkesi kullanmaya çalışıyorlar.

Zöhre Ana:
10 Kasım’da Anıtkabir’e ziyaret için götürdüğüm insanlar, sadece onun cemali için şefaati içindir. Masa için, çıkarı için karşıdaki insanları amaçları için kullanan kişilere, zaten ben karşıyım. Benim peşime düşenlerin mümkün değil bunları yapması.

E.Zenger:
Bu işler nasıl başladı? Kendinizde nasıl hissettiniz?

Zöhre Ana:
1974 senesinde, evlendiğim dönemlerde iki günlük evliyken, bende belirtileri oldu. Ama ailem beni hasta zannetti. Kimse farkına varamadı. Biraz sıkıntı atlattım. Belirli aralar,9 sene arayla yine 10 Kasım günüydü, 82 senesinin 10 Kasım günü akşam saat 16.30–17.00 arasında, Cenab-ı Allah’ın hikmeti, o alemle bağlantıya iliştim.

E.Zenger:
Benim çok hürmet ettiğim bir yazar var. İsmet Solak kendisi Hürriyet Gazetesi’nin önde gelen yazarlarından biridir. Türkiye’de çok itibar gören bir yazar. İsmet Solak’ın bir kitabı var ‘ Zöhre Ana’ isimli. İsmet Solak ilk önceleri size karşı çıkmış ancak sizi yakından tanıyınca bu işi incelemeye karar vermiş. Size gelen hastaları bulmuş, gerçekten böyle bir olay gerçekleşti mi diye araştırmış ve kitabında sizden büyük bir hürmetle bahsetmiş. Bu konu hakkında ne söyleyeceksiniz ?

Zöhre Ana:
83 senesinde halkın, toplumun beni ziyarete geldiği dönemlerde ben bu darbeyi bütün gerçeklerin alın yazısı diye kabul ediyor, kader olarak nitelendiriyorum. Art niyetli kişilerin kıskançlık getiren insanların attıkları iftiralar, falcı ,büyücü gibi üfürükçü sıfatı yüzünden emniyette çok sıkıntı çektim. Hemen hemen 8 – 9 sene emniyete git gel olaylarım oldu. İki üç defa mahkemede beraat ettim. Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandım. Buna nazaran toplumu benden kopartamadılar.

İnsanlarla ilişkilerimi kesmedim. Emniyete gidip gelmelerim de devam etti. Bu olayı gazetelere verdikleri zaman, İsmet Solak ilgilendi. Benim yanıma geldi. Benden bu çekim üzerine röportaj yapmak istedi. Ben ona şunu belirttim: “Ben kendimden bahsetmek istemiyorum. Beni sevenlerden, bilenlerden, benden alemini yaşayan kişilere gidersiniz, kendi yorumunuzla araştırırsınız. ’’ dedim. Araştırma sonunda bana şunu söyledi, gözümle gördüğümü, kulağımla işittiğimi yazdım. Bir gün memlekete(Yozgat) beraber gittik. Yaşadığı olayları olduğu gibi yazdı.

E.Zenger:
Buraya geldiğimiz zaman büyük kalabalıklar görüyoruz. İnsanlar geliyor bir kısmı sizin konuşmanızı bekliyor. Bir kısmı da kurbanlarını getiriyor. Bu kurbanlar ne için geliyor?

Zöhre Ana:
Burada şimdi bizim varlığımız benim bu çektiğim sıkıntılardan sonra devlet kanalıyla hükümetin müsaadeleriyle kurulan vakfa getiriyorlar. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar geliyor. Bu gelen insanlar dilekleri yerine gelen insanlar, şifa bulanlar, hastalığı iyileşen insanlar kendi istekleriyle adaklarını getiriyorlar. Getirdikleri zamanda ortak paylaşım içinde pişiriyoruz. Dergahta bulunanların yardımıyla pişirip dağıtıyoruz. Bunun dışında da dışarıya götürmek isteyenleri Çocuk Esirgeme, Körler Derneğine makbuz karşılığı gönderiyoruz.

E.Zenger:
Sosyal hizmet görevi yapıyorsunuz. Evine yemek götüremeyen insanlara veriyorsunuz.

Zöhre Ana:
Her seferinde 200 kişiye yemek veriyoruz. Çıkarcılık için sömürü yapmıyoruz. Art niyetli insanlar bunu düşünmesin. Benim yaptıklarım fakirin yanında, insan olarak Mustafa Kemal, Muhammed Ali sevgisini taşıyan insanlara yardımdır. Nefes üzerine veririm nazarım bu insanlara ulaşır. Medyumlar gibi, falcılar gibi, üfürükçüler gibi kesinlikle beni bu gözle görmesinler. Benim yaptıklarım Cenab-ı Allah’la benim aramdaki bir olay. Allah beni bu topluma hak için gönderdiyse ölene kadar bu insanların yanındayım.

E.Zenger:
Evet, sevgili izleyenlerimiz şimdi de Zöhre Ana Vakıf binasının inşaatında çalışan insanlarla yaptığımız röportajları izliyoruz.

E.Zenger: Ne yapıyorsunuz şu anda? İnşaat işçisi olarak çalışıyorsunuz. Zöhre anaya yardım ediyorum. Bütün kalbimle her türlü hizmeti yapıyorum. Bunu halkta biliyor hakta biliyor. Saat mefhumu tanımaksızın. Şuna inanıyorum hakkın sevgisi katıksız olarak Zöhre Anamın. Halkımı sevgiyle birleştireceğine ve hakkın gerçeğin kendisinin katının, kapısının burası olduğuna inandığım için, bütün bu taliplerinin inanmasından dolayı üstün bir gayretle burası çok kısa zamanda bitecek.

E.Zenger:
Buraya epeyce hasta geliyor. Nasıl oluyor, kendiniz görüp inanıyor musunuz?

—Kendim eşimden gördüm. Gerek Gülhane’de gerekse Hava Hastanesi’nde defalarca gidip geldiğimiz doktorlar netice itibariyle hipofiz bezinin hasta olduğuna karar vermişti. Ve ameliyat tespit edilinceye kadar tedavi altındaydı. Ancak Zöhre Anamın kitabını Tuncer Özkan isimli bir Astsubay arkadaşımdan alıp okuduktan sonra geldim, Anamı Ağustos ayında ziyarete gittim. Olayları gördüm, insanları gördüm etkilendim. Kendim hayatta çeken bir insanım önce inanmak istemedim. Ama gözlerimle müşahede ettikten ve insanların kendisini görüp konuştuktan sonra inandım ki burası halkın kapısıdır. Enjektör tedavisi gören şeker hastası karımı da iyileştirdi.

E.Zenger:
Şimdi de çocuğu olduğu için kurban getiren bir vatandaşla konuşuyoruz. Geldiğin zaman neler oldu anlatır mısın?

Kurbancı:
—Elma getirdim o da elmaları işaretledi dualadıktan sonra bana geri verdi. Bir tane oğlun olacak dedi. Oğlum oldu.

E.Zenger: Ana elmayı işaretledikten hemen sonra mı oldu, daha sonra mı?

Kurbancı:
—Hemen oldu. O gece.

Zöhre Ana’nın Misafirlere Vaazı:

Suya bakıp, kader okuyan, bakla açan, fal bakan, hacı hoca gibi art niyetli kişilere gidenler, kesinlikle böyle şeyler düşünmesin. İstekleriniz, dilekleriniz ne ise Allah size muradınızı versin. Muska gibi şeyler yapan dinini imanını yitiren insanlar var bu çevrede. Bu mertebeye kimse kendi gayretiyle ulaşamaz. Yüz bin defa ibadet etse, abdest alsa, namaz kılsa evliyalık, dervişlik makamına ulaşamaz. Evliyalar, dervişler Allah’ın yolunda hizmet veren ve Allah tarafından gönderilen kimselerdir. Herkesin istediğini, okuduğum dualarla yerine getiriyorum. Okuduğum bu dualar Allah ile benim aramda nefes duasıdır. Çevreden, toplumdan, İslam kitabından dini bilgileri alarak bu duaları okumuyorum. Size okuduğum dualar bizi yaratan Allah’tan aldığım nefes ve güçle sizlere bu duaları okuyorum.

Allah dönem dönem insanlığa şanını giydirdiği kimseleri gönderir. Boğaz içinde, Çin çin’de, Hüseyin Gazi’de, Abidin Paşa ‘da bazı kimseler, biz erdik, evliyayız, ermişiz, kapılarını türbe yapanlara yeşil bağlayanlara gelecek, geçmiş söyleyenlere, Zöhre Ana bize el verdi diyenlere inanmayın. Hangi toplumda duyduysanız o insanları dışlayın, benim kimseye el verdiğim yok, kimseden de el almadım. Cenab-ı Haktan aldığım ilim, irfanla buradayım. Şu anda da benden başka canlı derviş de yok.

E.Zenger: Alevilik felsefesini nasıl yorumluyorsunuz ?

Zöhre Ana:
Alevilik felsefesi dünyada, Türkiye toplumunda, İslamiyet’in temeline Muhammed Ali’den geldiği kabul edilen en dürüst, düzenli, temiz yoldur. Ben Alevilik üzerine ağırlık verdiğimden değil; Bu mezhepçilik ayrımını yapan insanlar, dini şeriat üzerinden bölücülük yapıp toplumu birbirine düşüren insanlar ve Osmanlı devrinden günümüze kadar Alevilikle ilgili söylenen kirli sözlerin hiç biri Alevilik topluluğunda bulunmamaktadır . Bu sözleri söyleyenlerin de utanmasını istiyorum. Alevilik felsefesi en kutsal Muhammed Ali’den, Ehl-i Beytten, on iki imam yolundan gelen bütün evliyalara sunduğu birlik, beraberlik, eşitlik düzeni ile kurulmuş, Ehl-i Beyt üzerine ibadeti kabul eden yoldur.

E.Zenger:
Politikacılarımız zor durumda kaldıkları zaman, insanları birbirine düşürerek dikkati başka yöne çekmektedirler… Örneğin ben Yunanistan’a gittiğimde, Yunan insanın bize karşı bir düşmanlığı yoktu. Ancak dışarıdan bakıldığında kanlı bıçaklı düşman gibiyiz. Halk arasında böyle bir düşünce yok. Aleviliğin önde gelen vakıfları ve dernekleriyle ilişkilerimiz ne durumda?

Zöhre Ana:
Şu anda benim hiçbir dernek ve vakıfla ilişkim yok. Çünkü kabul edeceğim noktalar, art niyetli niyetli insanlara ters düşmekte. Ben siyaset, politika peşinde değilim. Bir takım insanlar kendi amaçlarına göre Aleviliği kullanmaktalar. Benim bu insanlarla hiçbir ilişkim yok. Tek başımayım. Beni seven, sayan insanlar peşimde. Alevilik üzerine verilen ibadetler değil de, Cenab-ı Allah’tan gelen gerçeklerin buyruğu üzerine olsun İslamiyet’te ne kadar dini ibadet varsa hepsi elimde mevcuttur. Ama toplumun getirdiği ibadetler gibi değil. Her insan benim yolumu kabul edip de, dürüst, dört dörtlük benim yanımda yer alamaz.

E.Zenger:
Bir kıskançlık duygusu sanıyorum. Bugün İzmir’den hiçbir hazırlık olmadan üç tane otobüs gelmiş. Röportajlarda da görüyoruz.

Zöhre Ana:
İnanç meselesini, ikilik yapan insanları gündeme getirerek söylüyorum. Bu gelen insanların hepsi alevi değil. Selanik göçmenlerinden, İzmir’in Buca ilçesinden ve ekseri şifa bulmuş insanlardır. Her sene 10 Kasım’da olsun, Muharrem ayında olsun, on beş günde bir ziyaretime gelen severek sayarak uğurladığımız kişilerdir.

E.Zenger:
Röportajda bir beyefendiye “Alevi misiniz?’’ diye sorduk, o da, hiç ilgimiz yok, biz göçmeniz dedi.

Zöhre Ana:
Biz burada Alevilik değil de insan sevgisiyle dolup taşmışız ve insan sevgisinin aşılamamışız insanlara çok şükür.

E.Zenger:
Zaman zaman Ankara’dan ayrılıp Türkiye’nin çeşitli yörelerindeki evliyaları ziyaret ediyorsunuz. Bu ziyaretlerin amacı nedir?

Zöhre Ana:
Bu ziyaretlerin amacı, evliyaların yaşamış oldukları sıkıntılarını, yaşamlarını, hangi dönemde yaşadıklarını, kendisinin bulunduğu türbeyi dualarıyla bana bildirirler (Evliyaları kastediyor) ve ziyaret günü, saatini bana söyleyerek hangi yöredeyse belirtilen zamanda, oraya ziyaret etmek zorunda oluruz. Bunları söylerken bazı art niyetli insanlar, farklı yorumlar yapabilirler. Cinlerim var, perim var diyen terbiyesiz insanlara benzetebilirler .

E.Zenger:
TV’ye çıkan bazı medyumlar var.

Zöhre Ana:
Ben o insanlara karşıyım. O insanlar tamamen sahtekâr, Allah korkusu olmayan, insanları çıkarları için kullanıp karşısındaki insanların inanç, sevgilerini sömürüp, kendilerini evliya mertebesinde gören kişilerdir.

E.Zenger:
Birçok kadına, çocukları olmayanlara elma tırnaklayıp veriyordunuz.

Zöhre Ana:
Tıpta çaresini bulamayan, belirli zaman ilaç tedavisi almış ancak çocuğu olmayan, çocuk isteyen itikat inanç üzerine gelen kişilere, dua versem de vermesem de fark etmiyor. O elmaya dokunup verdiğimde cinsiyetiyle, ismiyle gelecekleriyle birlikte veririm. Anne babaya boy abdesti aldıktan sonra niyetlenip o elmayı yemelerini söylerim. Dokuz ay sonra, bir buçuk sene sonra, bir ay sonra, kimi aynı zamanda, Allah’ın varlığı üzerine, Cenab-ı Hakkın varlığına şart koşulmaz, bebeğe kalır. Bebekleri doğduktan sonra kurbanlarıyla beraber gelirler elimi öperler, ziyaretlerini yaparlar.

E.Zenger: Ummana girişiniz nasıl oluyor?

Zöhre Ana:
Umman sizde gelişecek bir mertebe değil. Cenab-ı Allah’ın verdiği bir sır. Gözümüzdeki sis perdesini açtığı zaman, hangi evliya bana ne verecekse o anda istediği zaman, benim isteğim üzerine değil gerçeklerin üzerine beni ummana alırlar, derlerki o sözlerin sayısı hesabı yoktur.

E.Zenger:
İsmet Solak kitabında belirtmiş; Gelen sözleri daktilo suretine ulaşamayacak şekilde Farsça yazıp okuyormuşsunuz. Bu nasıl gerçekleşiyor?

Zöhre Ana:
Farsçayı ummana girdiğimde bir dakika içersinde aldım. Benden başka kimse okuyup çözemiyor. Yazmaya gerek duymuyorum. Gerçeklerle beraber ummana girdiğim zaman, bilinmeyen sır alemindeki kelimeleri konuşuruz. Benden başka kimse anlayıp çözemez. Türkçe konuştuğum cümleleri de aktardığım zaman herkes duyup yaşıyor. Geçmişte Pir Sultan Abdal, adını şuan sayamadığım evliyaların, tavsiye edilen sözlerini; kimileri ekmek kapısı, saz eşliğinde söylemiş kaset yapmış. Osmanlıya baş kaldırmış olanlar, siyasetçi politikacı olarak kabul edilen insanlara, şimdi su anda evliyalığını dile getirmek isteyen insanlara sözü gibi. Mübareğin bir dörtlüğü var. Firdevs olarak “Ben Ali’yim, Ali benim’’ kelimesinde; Evliyalığın sırrı, hikmeti, hüdası şahım olan Ali’dir. Her tonda, her dilde, her sevgide, gönüllerde kendini taşıtabilmek için, her dervişin kırklar binasının sahibi, on iki imamların piri ilk imam olarak şahım olan Cenab-ı Allah’ın hem aslanı hem imamı olarak varlığını ilave benim hocam kırklar dergahında ders aldığım pir şahım Allah Ali’dir. ( Zöhre Ana da peygamber zamanında toplandığı var sayılan kırklar dergâhında hocası Hz. Ali’den ders aldığını anlatıyor).

 

Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz